Ev sahibi ve kiracılar arasında yaşanan uyuşmazlıkların dava yolu ile çözüme kavuştuğu örnekler gündeme gelmeye devam ediyor. Taraflar arasında süreç uzasa da bir şekilde mahkemelerce uyuşmazlık neticeye varıyor.
Örnek bir dava hikayesi şu şekilde yaşanmıştır: Bir kişinin Kapalıçarşı’da bir dükkanı vardır. Dükkan sahibi kira sözleşmesi yaptıktan sonra kiracısından bir tahliye taahhütnamesi istemiştir. Dükkan sahibi bu taahhütnamenin noter kanalı ile verilmesini ister. Kira sözleşmesinden yaklaşık 5 ay sonra taşınmazın tahliye edileceğine ilişkin tahliye taahhütnamesini kiracı İstanbul 6. Noterliğinden düzenleterek mülk sahibine vermiştir.
Ancak tahliye tarihi geldiğinde kiracı dükkanı tahliye etmemiştir. Kiracı tahliye taahhütnamesinin alındığını iddia etmiş ve dükkanı boşaltmamıştır. Bunun üzerine dükkan sahibi tahliye taahhütnamesine dayalı olarak icra takibi başlatmıştır. Kiracı ise tahliye emrine itiraz ederek takibi durdurmuştur.
Süreç uzadıkça dava aşamasına geçilmiştir. Tahliye taahhütnamesine dayalı icra takibinin durmasıyla birlikte dükkan sahibi sulh hukuk mahkemesinde dava açmıştır. Mahkeme, tahliye taahhütnamesinin geçerli olduğuna karar vererek kiracının yapılan itirazının haksız olduğunu belirtmiştir. Buna göre mahkeme kiracının dükkanı boşaltmasına karar vermiştir.
Ayrıca mahkeme, kiracının haksız yere süreci uzattığı ve tahliye taahhütnamesine itiraz ettiği için harç ödemesine hükmetmiştir. Böylelikle dava sonuçlanmış ve kiracı dükkanı boşaltmak zorunda kalmıştır. Bu örnekte görüldüğü gibi, ev sahibi-kiracı ilişkilerinde yaşanan uyuşmazlıkların dava yoluyla çözüm bulabileceği ve mahkemenin adil kararlar vererek tarafları destekleyebileceği gözlemlenmektedir.